Samsun’da başlayan
Ankara’da devam eden...
19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Gençlik Spor Bayramının 97. yıldönümünü büyük coşkuyla kutlarken, bu günlere nasıl gelindiğini de hiç unutmamak gerekir. Milli mücadelenin ilk yıllarında Atatürk, inandığı, güvendiği ulusuyla öylesine bütünleşmiştir ki yediden yetmişe kadar… Milli mücadele de kahramanlık gösteren çocuklar, savaş yıllarının o dayanılmaz acılarına göğüs geren çocuklar, o hasta çocuklar, o öksüz kalan, yetim kalan çocuklar… O’nun yurt gezilerinde de hep önünde, hep gönlünde saf tutmuşlardır. O çocuklar ki yüreklerinde vatan sevgisi, Atatürk sevgisi, ellerinde demet demet çiçekler, dillerinde ise şiirlerin en güzeli ile… Milli mücadelenin daha ilk günlerinde, Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919 günü Sıvas’dan Ankara’ya geçerken Kayseri’de bir çocuk Atatürk’ün Nutkunu şöyle cevaplamıştı:
“KAN AKSA, CAN ÇIKSA DÖNMEYECEĞİZ GERİ. DAMARLARIMIZDA TAŞIDIĞIMIZ ECDAT KANI İLE ALLAH HAKKI İÇİN BAŞARACAĞIZ BU İŞİ”
Bunun üzerine Atatürk o miniği okşayıp öperken herkesin duyacağı bir sesle “biz bu işe Allah’ın yardımıyla başladık. İnşallah ülkemizi kurtararak, yarının gençliği olan sizlere emanet edeceğiz…” demiştir. Ve gerçektende son günlerinde ülkeyi Türk gencine emanet etmiştir.
Samsun’dan başlayan bir yolculuğun sonunda “günlerden cumartesiydi” Ankara’ya gelen aziz konuğun varlığı yarının bir müjdesiydi. Atatürk 27 Mayıs 1919 günü geldiği Ankara’dan 1938’de Dolmabahçe Sarayın’da başlayıp son bulan hastalık günlerine kadar, uzun süreli olarak hiç ayrılmamıştır. Bu dönem Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Atatürk’ün attığı temeller üzerinde yükselmeye başladığı şanslı bir dönemdir. Bu dönem Atatürk’ün o üstün kişiliğinin tüm yurdu ışığa boğduğu aydınlık bir dönemdir. Bu dönem Atatürk’ün, bir insan olarak, evrene insanlık dersleri verdiği anlamlı bir dönemdir.
Bu dönem Anadolu Bozkırındaki bir ufak kentin, Türklüğün tarihine devrimlerin, yeniliklerin, çağdaşlaşmanın damgasını vurduğu müstesna bir dönemdir. Kısaca bu dönem bir mucize şehirde binbir mucizenin yaratıldığı dönemdir. 1919 yılının ülke koşullarında Gazi Mustafa Kemal yeni Türkiye’yi kendi benliğinde yaratmayı başarmış bir yenilikçi, bir İnkilapçı idi. Ona göre Osmanlı Devletinin temelleri çökmüş, ömrü tükenmişti. Osmanlı Ülkesi bütünüyle parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı bir Atayurdu kalmıştı. Son olarak bunun da paylaşılmasını sağlamak için uğraşılmaktaydı. Osmanlı Devleti onun bağımsızlığı, Padişah, Halife, Hükümet, bunların hepsi kavramını yitirmiş anlamsız sözlerdi. İşte 19 Mayıs 1919 günü Samsun’da başlayıp, Ankara’da karargah kurarak sürecek milli mücadelenin ilk adımlarında Atatürk’ün düşünceleri bu yöndeydi. Gazi şüphesiz çok iyi bir asker, üstün vasıflı bir komutandı. O, azmin ve iradenin bir sembolüydü. Cesaret ve ataklığın canlı örneğiydi. İleri görüşlü, teşhisleri isabetli bir önderdi. Bir efsaneydi o. Savaşta’da, Barışta’da…
O, bir devleti yeniden kurmaya, kalan küllerinden bir ölüyü canlandırmaya, bir mucize yaratmaya gönüllü oluyordu…
Ve, yıl 1919’du…
Samsun’da, ülkemin ufuklarında
Nurlu bir güneş doğuyordu…
Yorum Yazın