Üzerinde en kolay hamaset yapılan konuların başında gelir Kudüs ve Filistin davası. İsrail ve ABD mallarını boykot çağrısı yapan, yaşantımızdaki çelişkileri vurgulayan bir yazı yazan veya İsrail zulmünden bir kare resim paylaşan kim varsa, görevini yerine getirmenin rahatlığı içinde hareket edebiliyor.
İki yıl önceki Kudüs ziyaretimiz esnasında yakından gördük ki özgür Kudüs hayali öyle hamasetle ulaşılabileceğimiz bir hayal değil. Tarih boyunca dünyaya kim hâkim olduysa, Kudüs’e mutlaka hâkim olmuştur. Oradaki zor şartları, İsrail’in acımasızlığını yakından görünce, burada yaptığımız eylemlerin, mitinglerin bilinci diri tutmaktan öteye gitmediğini anlamış oluyoruz. Verdiğimiz tepki, zulmün zamana yayılmasını sağlıyor sadece, çözüm ise daha uzun zaman alacak.
Filistin ve Kudüs davasını, İslam ülkelerinde batıya şirin görünme çabası içinde olan tutsak beyinlere ve batı aşığı yöneticilere karşı verilen mücadeleden ayrı görmemek gerekir. İnsanlığı büyük bir bunalım içine iten emperyalist batının, sahte değerleri ile oyalanmak, hala batının evrensel değerler hikâyesine inanmak, bugün verilmesi gereken mücadeleyi anlamamak ve daha yolun başında mağlup olmak demektir.
Bugün Müslümanların; önce kendi ülkelerindeki zincirleri kırmak, İslam İşbirliği Teşkilatı gibi yapabileceğine kendisi bile inanmamış bir birlikteliğe değil; ortak ordusu, ortak stratejisi ve hareket kabiliyeti olan, esin kaynağını dört halifeden ve Osmanlı pratiğinden alan bir birlikteliğe ihtiyacı var. Dünyanın tek veya çift kutuplu olması, Müslümanlar için hiç fark etmiyor, Müslümanlar bir kutup olmadıkça küfrün zulmü nöbetleşe devam ediyor.
Tarihin bu kırılma noktasında, zaman kaybetmeden, ülkemizin kendi iç problemlerini bir nebze olsun geride bıraktığı ve adaletsiz dünya düzenine başkaldırdığı bu dönemde, bütün gücümüzle büyük bir mücadeleye hazır olmalıyız. Eğitim sistemimize, hem yeni nesilleri bu bilinçle yetiştirme hem de bu misyonu güçlendirecek bilimsel hamle yapma mecburiyeti yüklemeliyiz. Okulunun yılsonu bilim fuarında geliştirdiği robotu sergileyen öğrencimiz, bu çabasını, ülke savunmasında S400 füzelerini kendimiz üreteceğiz bilinciyle bütünleştirdiğinde Kudüs’ü özgürleştirebiliriz.
Önce zihinlerimiz temizlenmeli, özgürleşmeli, sonra bu özgürlük fikri eğitimle güçlenmeli, bilim ve teknolojiyle desteklenme ve aksiyona geçmelidir. Miting yapalım, meydanları dolduralım, İsrail Konsolosluğunu işgal edelim, yürüyelim, nöbet tutalım, taş atalım ancak bu bilinç düzeyine ulaşalım, bu motivasyonu sağlayalım, bilenelim.
Kudüs’ün bir gün mutlaka özgür olacağına şu gerçekler ışığında inanıyoruz: Allah’ın vaadi var, İslam yeryüzüne hâkim olmadıkça kıyamet kopmayacak ve İsrail, zulmünün zirve yaptığı ve hiç beklemediği bir anda Kudüs’ü terk etmek zorunda kalacak. Yeter ki biz, iki bacağını intifada kaybetmiş ve tekerlekli sandalyesinden sapanla taş atarken şehit edilen Fadi Abu Salah’ın bilincini, mücadelesini ve adanmışlığını anlayabilelim.
Yorum Yazın