Bakan değişti, bakanlık değişmeye devam ediyor. Gündem, kim alındı, kim atandı, daha kim alınacak, kim atanacak tartışmasına odaklanmış durumda.
Bu kargaşa içerisinde okullar 6 Eylül’de açılacak. Okulların açılışı yaklaştıkça, gönüllü aşı tartışmasının, haftada iki defa yapılacak test dayatmasına nasıl dönüştüğünü şaşkınlıkla izliyoruz.
Devirler değişiyor, bakanlar değişiyor, ekiplerin biri gidip diğeri geliyor. Değişmeyen tek gerçek var, o da okulların problemleri hiç değişmiyor. Değişmiyor, çünkü kimse problemi kabul etmek bile istemiyor. Üç yıl önce de böyle bir rüzgâr esmiş, fırtınalar kopmuştu.
Eğitimde ülkenin son umudu(!) kadro kurulmuş, ellerine bir viyzon belgesi almış ve herkese haddini bildiriyorlardı. Okulların hiçbir problemine çözüm üretemedikleri gibi geriye atölye ve proje çöplüğü haline gelmiş kocaman bir enkaz yığını bırakarak, kendi şirketlerine ve özel okullarına döndüler.
Salgın şartlarında okullara, “okulum temiz” kriteri dayatmakla, talimatları arka arkaya göndermekle, maske kumbarası temin edin, her türlü önlemi alın demekle, okulları eğitime hazırlamış olmuyorsunuz. Sayın bakanım, sizin artık “bin okulunuz” değil, yetmiş bin okulunuz var.
Okullar arasındaki adaleti sağlayarak bir çözüm bulmalısınız. Mesleki eğitim bütçesi kadar diğer okullara da bütçe ayırırsanız, temeli sağlam atmış olur ve üstüne kat çıkabilirsiniz. Okul müdürleri, veli ile virüs arasına sıkışmış, müfettiş ve korkak bürokrat ikileme arasında kalmış durumdalar.
Bütün bunları söylerken, devletimizin içinde bulunduğu zorlukları görmüyor değilim. Kör muhalefet veya klasik sendikacı gibi de davranmıyorum. Bütün bu söylediklerimi bir iddia ile söylüyorum.
Devletimizin bu alana ayırdığı bütçe ile okulların yerelde oluşturabilecekleri imkânlar doğru kullanılsa okulların bütçe problemi büyük oranda çözülür. Benim gördüğüm kadarıyla okul müdürlerimiz bakanlıktan, “ödenek çıkaran çeteler” ile bakanlık bütçesini kişisel kariyeri uğruna hoyratça kullananlara haklarını helal etmiyorlar.
Okul Aile Birliklerinin kiralama yetkisini bitiren son düzenleme acilen iptal edilmeli, kuralları net belirleyerek uygulamanın önü açılmalı, suiistimal edenlere hesabı sorulmalıdır. Geçmişte tartışılan fakat bir türlü hayata geçirilemeyen, okullara öğrenci başı para aktarma sistemine geçilmelidir. Mevcut bütçe kullanımı değiştirilmeli, kıt kaynaklar tek elden, öncelikler doğru belirlenerek kullanılmalıdır.
İŞKUR tarafından okullara verilen personelin 1 Eylül’de okullarda olmaları sağlanmalıdır. Tasarruf tedbirleri planlanarak, hiçbir eğitim değeri olmayan projeye izin verilmemeli, üst makamların proje dayatmasının önüne geçilmelidir. Var olan imkânlar, tamamen salgın süreci ve eğitimin önceliklerine göre harcanmalıdır.
Sırası gelmişken bir uyarıda okul müdürlerimize yapalım. Evet, zor durumdasınız, anlıyoruz ancak, insanlarımız da zor durumda. Kapınızdan dönen her velinin kime kızdığını, hangi duyguları yaşadığını en iyi siz anlarsınız. Velilerinize yüklendiğinizden daha çok yetkililere yüklenin, okulunuzun ihtiyaçlarını yazın, talep edin, toplantılarda konuşun, çekinmeyin. Bölge dışından gelen velinizin de bütçesinin sınırlı olabileceğini değerlendirin.
Evet, okulları açalım açmasına da bu problemleri de yok saymayalım, dağ gibi problemleri okul müdürlerinin sırtına yüklemeyelim. Salgın süreci okulların da bütün dengesini bozdu, okul müdürleri bir şekilde çözer diye bakmayalım. İşe buradan başlayan kazanır ve okullara nefes aldırır.
Talat YAVUZ
Memur Sen İstanbul İl Başkanı
Yorum Yazın