Çanakkale zaferinin 102. yılını yine muhteşem törenlerle kutladık. Hem Çanakkale’de hem de Anıtkabir’de yüz binlerce kişi bu vatan uğruna seve seve canlarını verenleri bir kez daha rahmetle andı. Dile kolay 250 bin gencin şehit olduğu Çanakkale’de nasıl bir tarih yazdığını bilmemize rağmen ancak yılda bir kez, 18 Mart tarihinde hatırlamamız ayrı bir konu.
Açıldı gökyüzü, seyre daldı melekler, uçarcasına gitti Mehmetler. 57. Alay’ın günü bugün yemin ettiler Allah’a mahşerde olacak düğün. “Şehit kıyamet günü içinde can verdiği elbiseleriyle dirilecektir.” (Hadis-i Şerif) Kanlı elbiseleriyle ‘Kalk!’ denilince bu toprakta yatana… Sana sormazlar mı; ne yaptınız diye bu aziz vatana?...
Bu güzel cümlelerden ve Hadis-i Şerif’ten alacağımız çok dersler olmasına rağmen, hala ülkedeki bir takım vatan hainlerinin, inadına bu ülkenin bölünmesi için gayret göstermelerine bir mana veremiyoruz. Conkbayırında Mustafa Kemal o tarihi olayı şöyle anlatır…..
“Şimdi burada tesadüf ettiğimiz sahne en enteresan bir sahnedir. Olayın en mühim anı bence budur.”
“Bu esnada Conkbayırı’nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetlenmesinde görevli bulunan bir müfreze eratının Conkbayırı’na doğru koşmakta olduğunu gördüm. Size şu karşılıklı konuşmayı aynen ifade edecegim!
Şahsen bu eratın önüne çıkarak:
-‘Niçin kaçıyorsunuz?’ Dedim.
-‘Efendim, düşman!’ Dediler.
-Nerede?
-İşte, diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.”
Hakikatte düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve serbestlik içinde ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün: Ben kuvvetlerimi bırakmışım, erat on dakika istirahat etsin diye.. Düşman da bu tepeye gelmiş… Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman, benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek fena vaziyette yakalanmış olacaktı. O zaman artık bunu bilmiyordum, bir mantık düşüncesiyle midir, yoksa içimden gelen tabii bir duygu ile midir, bilmiyorum.
Kaçan erata:
-‘Düşmandan kaçılmaz’ dedim.
-‘Cephanemiz kalmadı’
-‘Cephaneniz yoksa süngünüz var’ dedim.
Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım, yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı’na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen eratını ‘marş marş’la benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını gönderdim. Bu erat süngü takıp yere yatınca düşman erleri de yere yattı.
KAZANDIĞIMIZ AN, BU ANDIR…
Mustafa Kemal’in askerin düşmandan mermisinin bitmesi üzerine kaçışını durdurması ve ardından süngü takıp, ‘Yere yat!’ emrini vermesi karşı taraftan görüntüsü 900 metre kadar uzaktaydı. İlerleyen ANZAK birliklerinin başında bulunan komutanlardan Teğmen Tulloch savaş sonrası anılarını aktardığı bir söyleşide “Conkbayırı’nın tepesinde bir Türk subayın ağacın altında durduğunu ve koşanlara emirler yağdırdığını” söylemiştir. Çekilmeden önce Yarbay Mustafa Kemal olma olasılığı yüksek bir Türk subayına nişan alır ve ateş eder. Iskalamıştır.
KAYBETTİKLERİ AN, BU ANDIR!
Küreselleşen dünyada milli duygulara sahip yeni nesillerin yetiştirilmesi giderek önem kazanmaktadır. Çanakkale Savaşı Milli Şuuru tüm benliğiyle yaşayan kahraman ecdadımızın gösterdiği tarihimizin en büyük şeref levhalarından birisidir. Her zaman olduğu gibi bugün de çok muhtaç olduğumuz birlik ve beraberlik, o gün ortaya konmuştur. Canları bu toprağa düşmüş kahraman ecdadımızın torunları olarak varlığımızın en mukaddes temeli olan İstiklal ve Cumhuriyeti’nin ebedi bekçileri olarak elimizden geleni yapmalıyız. Herhalde bunu yerine getirmemiz için herhangi bir engelimiz yok. Hele hele Bombasırtı Vakasını anlattıktan sonra vatan sevgisinin ne demek olduğunu bir kez daha kötü niyetlilere hatırlatmak istiyoruz.
“Karşılıklı siperler arasında mesafemiz sekiz metre, yani ölüm muhakkak…
Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına tamamen düşüyor, ikinci sıradakiler onların yerine geçiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir ölçü!... İşi Allah’a bırakıp, kadere razı olmayı biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir çekinme göstermiyor. Sarsılmak yok! Okuma bilenlerin elinde Kuran’ı Kerim, Cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şehadet getirerek yürüyorlar. Bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren şaşılacak ve takdire değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Savaşlarını kazandıran, bu yüksek ruhtur.” Bunu anlatan büyük komutan Mustafa Kemal Atatürk’tü…..
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler.
Kahraman ordunu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu başa, edecek kahrına ram?
Çünkü tesis-i ilahi o metin istihkam.
Mehmet Akif Ersoy
102. yılında gözünü kırpmadan, seve seve bu kutsal topraklar için canını veren tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anar, saygılarımızı sunarız. Ruhları şad olsun.
Yorum Yazın