Bir kiraz çekirdeği gibiydi Atatürk’ün vatan sevgisiyle dolup taşan kalbi…
Ülküsü uğruna yaşama arzusunu hiç kaybetmedi.
Her yıkımdan sonra dirençle yeni bir ağaca; o ağaçsa her yeni yaşta yeniden çiçeğe dönüşüverdi.
Tıpkı bir kiraz çekirdeği misali; toprağını anası kadar sevdi.
Metmetçiği evladı bildi.
Varolma nedeni: Türk’ün zaferini görmekti.
Önce egemenliği ayyıldızlı bayrağa sardı, sonra milletinin eline teslim etti.
Mustafa Kemal’in hatıraları bugün hala canlı, yanı başımızda duruyor.
Atamın yaşadığı şu hikayeye, defalarca okumama rağmen doyamadım.
Size de aktarmak isterim.
Kahraman Türk nasıl olurmuş görün!
Yıl 1922. 14 Ocak gece yarısı. Mustafa Kemal’in özel treni Eskişehir’e doğru gidiyor. Gazi, savaş sonrası Anadolu’da bazı şehirlerin nabzını yoklaya yoklaya İzmir’e gidip annesini görecek. Ve de Latife’yi.
Ama o gece çok sıkıntısı var Mustafa Kemal’in; bir türlü uyuyamıyor.
Ali Çavuş kompartımanın kapısı önünde sigara üstüne sigara içiyor. Bir yandan da kendi kendine mırıldanıp duruyor.
İşte, sonunda şifreli telgraf geldi. Zübeyde Anamız’ı yitirdik. Peki ne duruyorum. İçeri girip onu uyandırmalıyım. Ama işe bak giremiyorum. Kıyamıyorum paşama. Nasıl derim ki: “Anamız öldü paşam! diyemem. Onun yüreği anası için atar. Hep söyler vatanı kurtarmakla anasını kurtarmak aynı anlama gelir onun için. Kapıyı açsam, telgrafı uzatsam. Paşam sen sağol desem. Eyvah demez mi? Koca vatanı kurtardım ama anamı kurtaramadım demezmi?
Ali Çavuş birden yerinden sıçrıyor
Mustafa Kemal sesleniyor
Çavuş, kompartıman kapısını açıp selam duruyor:
Emret Paşam
Annemden bir haber var mı?
Az önce bir telgraf geldi dediler, şifreyi çözünce size sunacaklar.
Boşuna kıvranma Ali, benden de saklamaya çalışma. Ben haberi aldım.
Ali Çavuş bir şey yokmuş gibi durmaya çalışıyor ve merakla soruyor
Ne haber aldın ki paşam?
Mustafa Kemal usul usul anlatıyor.
Az önce dalmışım, rüyamda yeşil bir ovada anamla elele geziniyorduk. Hep olduğu gibi bana bişeyler anlatıyordu. Birden bir fırtına çıktı. Bir sel bastırdı, anamızı aldı götürdü. Hiçbir şey yapamadım. Hiç. Hiç!
Çavuşu bir titremedir almıştı. Derken… Mustafa Kemal emri verdi:
Çocuk! Al getir şu telgrafı, hemen!
Ali Çavuş kompartımandan çıkar çıkmaz, çözümü getiren görevliyle karşılaştı.
Ver onu dedi. Paşamız bekliyor.
Kağıdı aldı, içeri girdi, selam durdu ve sen sağol paşam dedi.
Millet sağolsun.
Gözünden iri bir damla gözyaşı akıverdi.
Çavuş, Ağlama Paşam diye yalvardı.
Neden? Ben insan değil miyim? Anam öldü. Ben buna ağlarım. Ama, Anavatan kurtuldu. Bununla da teselli bulurum. Benim için ikisi bir.
Birden Mustafa Kemal ile Ali Çavuş birbirlerine sarılıp açık açık, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladılar.
Zira,
Mustafa Kemal gibi, kiraz ağacının ana yurdu ülkemdi.
Her Türk’ün içinde yeşerip büyüyen vatan sevgisi, hep o küçük kiraz çekirdeğindendi.
Yorum Yazın